Ayşenur Arslan Günün Köpüğü’nde yazdı: Silivri soğuk… Ankara sıcak…

Dünya medyasının SON DAKİKA diye geçtiği olay şöyle gerçekleşti:

“Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Fas’ta düzenlenen Küresel Yol Güvenliği Konferansı’nda katıldığı “Bakanlar Oturumu”ndaki konuşmasının ardından, söz alan İsrail Ulaştırma ve Yol Güvenliği Bakanı Miri Regev’i protesto ederek salondan ayrıldı.”

Bakan Uraloğlu böylece, tam da AKP kurultayı sonrası görevden alınacağı iddialarına set çekti. İktidara yönelik “Gazze sessizliği” suçlamalarını da berhava etti. Yaaaaa!!!

Uraloğlu’nun içi rahatlamıştır herhalde. Ancak öteki bakanlardan il-ilçe teşkilatı yöneticilerine, herkesin yüreği pır pır. Ankara kulisleri cayır cayır yanıyor.

Gözler şu iki meselede:

* Bahçeli’nin sağlık durumu görevine devam etmesine imkan verecek mi? Yoksa daha şimdiden “yerine gelecek ismi aramaya” mı başladılar?

* Bahçeli’nin yokluğunda İmralı süreci nasıl etkilenecek?

Sondan başlayalım. Erdoğan’n tavrı DEM’in “anlamama çabasına” rağmen açıktı. “İstemem yan cebime koy taktiği” diye yorumlasak uyar mı, bilmem. Ama neticede bir yandan kösteklemedi.. Bir yandan görevden almalarla, kayyumlarla limitini ortaya koydu. Limit, bugün gelen bir haberle netleşti. AKP’nin hafta sonundaki Ankara kongresi için DEM’e davet gitmemişti.

Seçimlere girme izin ve yeterliliğine sahip, Meclis’te temsil edilen bir parti her zamanki gibi dışlanıyordu.

Buna rağmen barış umudunu muhafaza eden kimi yorumcular “dışardan gelen” bir haberi hatırlatıyordu:

“Şam’daki Ahmet Şara yönetimi PKK/YPG’ye temelde iki önemli şart ileri sürmüştü: 1. İçinizdeki PKK’lıları Irak’a geri yollayın; 2. YPG bir bütün olarak Suriye ordusuna sanki ordu içinde ayrı bir ordu gibi katılamaz, silahları bırakın, içinizden isteyenler Suriye ordusuna katılsın. Şimdi bu iki şartın birden yerine getirildiği izlenimi doğmuş durumda. Eğer böyleyse, Türkiye açısından bir büyük kanlı sorun neredeyse tek kurşun atmadan sonuçlanmış, Suriye’de oluşmakta olan PKK devleti kendiliğinden yok olmuş oluyor.”

Kuşkusuz çok olumlu, hatta tarihi bir tablo. Ancak akla şu sorular takılmıyor değil: Kandil bu gelişmenin neresinde nasıl bir rol oynayacak? İktidarın ısrarla anlamazdan geldiği bir mesele, “Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması” nasıl çözümlenecek?

Öyle ya, DEM seçmeni için özellikle Öcalan çok hassas bir konu.

Ayrıca, başta Suudi Arabistan, ABD ve bölge ülkelerin mekik diplomasisi ile YPG’nin Suriye merkezi yönetim çatısı altında toplanması neye alamettir.. İlerde ayrı bir sorun kaynağı olur mu, göreceğiz.

Ankara Bahçeli’nin sağlık durumuyla ve iktidarın Trump sıkıntısıyla ısınırken, Silivri, Saray trollerinin her fırsatta dile getirdiği üzere, çok soğuk.

19 Şubat.. Yani bugün, taraflardan önemli bir haber bekleniyordu.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın “tutukluluk incelemesi” yapılacaktı. Bu inceleme sonunda, dünyanın Kuzey Kore falan gibi birkaç ülkesi dışında tarihe karışan bir suçlama ile.. Cumhurbaşkanına hakaretten tutuklu olan Özdağ’ın serbest bırakılması bekleniyordu.

Ne oldu peki?

Ne olduğunu partisi şöyle duyurdu:

“Tutukluluk İncelemesi’nin 19 Şubat 2025 günü yapılacağının müdafilere bildirilmesine ve bir kısım müdafinin Ankara’dan gelerek incelemeye katılacaklarını ifade etmesine rağmen, haber verilmeden, adeta kaçırılırcasına, ‘Tutukluluk İncelemesi’ bildirilen tarihten bir gün önce yani 18 Şubat 2025 günü yapılmış İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği tarafından, müdafisiz şekilde SEGBİS sistemi ile ifadesi alınan Genel Başkanımızın tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir.”

Silivri’den gelen tuhaf haberler bununla kalmadı. Neden tutuklu olduğunu pek anlayamadığımız menajer Ayşe Barım önce tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi.. Ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı itirazda bulundu. Bunun üzerine Ayşe Barım, daha kapıdan bile çıkamadan -tıpkı Osman Kavala gibi- yeniden tutuklandı.

Bu kadar mı!

Hayır!

HSK Birinci Dairesi, tahliye kararı veren hakim hakkında inceleme ve soruşturma başlattı.

Düşünün.. AKP’nin arkasında durduğu hangi davada, hangi hakim Saray beklentisinin tersine bir karara cesaret edebilir.

Eğer karar tümüyle hukuki bir çerçevede verilmişse, o zaman da soru şu: Bir tahliye kararı, nasıl olur da bir günde incelenip değerlendirilerek hakim için soruşturma dosyası açılabilir!

Yanıtı boşverin.. Ümit Özdağ’ın başına gelen, alarm zilleri çaldırıyor. Sahiden; nasıl tutukluluk incelemesi gibi son derece kritik bir meselede “YARGILAMA USULÜ YOK SAYILABİLİYOR?”

Üstelik daha turbun büyüğünü heybede çıkartmadılar.

Ne olduğunu tahmin etmek zor değil. Zaten Saray’dan duyum almakla meşhur Abdülkadir Selvi bugün açık açı yazıverdi:

“Şaibeli kurultay iddiası üzerine başlayan yargı süreci derinleşerek devam ediyor. Bu işin sonunda CHP kurultayı iptal edilebilir. Yeniden olağanüstü bir kurultay gündeme gelebilir.”

Neye dayanarak yazıyor bunu Selvi?

“CHP kurultayına ilişkin iddialar ciddi. Özgür Özel, ‘bu iş darbe girişimidir’ diye yargıdan kaçamaz. CHP İzmir delegesi Hatip Karaaslan savcılığa verdiği ifadesinde, kurultay için geldiği Ankara’da, Radisson isimli otelde M.K ile yaptığı görüşmeyi anlatıyor. M.K’nın, “Ben 1 milyon Türk lirası alacağım. Ayrıca 6 tane kurultay delegesi bana bağlı. Onların her biri için de ayrı ayrı üç yüz bin Türk lirası alacağım” dediğini iddia ediyor.”

Müthiş bir iddia, değil mi!

Peki dayanağı, belgesi var mı!

İlahi, siz de çok alemsiniz!

Abdülkadir Selvi sorunuza yapıştırıveriyor cevabı:

“Ünlü Civangate davasında iş insanı Selim Edes, Emlak Bank Genel Müdürü Engin Civan’a “Rüşvetin belgesi olur mu p…venk” demişti. O nedenle para karşılığı oy kullandığı iddia edilenler mahkemede bunları reddedebilirler. Ama iddialar başka delillerle ispatlanırsa CHP kurultayının iptaline karar verilebilir.”

Ne anladık biz bu yazıdan?

Rüşvetin belgesi yokmuş. Henüz dosyada başka delil de bulunmuyormuş. Yine de CHP kurultayına ilişkin iddialar çok ciddiymiş.

İktidarın Türkiye’yi getirdiği yerde “olmaz olmaz.”

Hatta daha fazlasına bile tanık olabiliriz. “Fazlasını” CHP eski milletvekili Barış Yarkadaş dün akşam TV’de dillendirdi.

Yerel seçimlerin iptal edilebileceğini iddia etti.

Dedim ya, bu ülkede artık her şey mümkün. Hem de (güya) hukuk yoluyla!!

Günün köpüğünü alırken hatırlatalım: Dolar 36.30 TL’yi de aştı. Yürümeye devam ediyor.

Related Posts

Gezegenin ritmi bozuldu: Dünya’nın iki yeni mevsimi daha var

Hava ve deniz kirliliği, doğanın ritmini altüst ediyor. Bilim insanlarına göre iki yeni mevsim ortaya çıktı. Bu insan kaynaklı mevsimler, ekosistemleri değiştiriyor, bazı geleneksel mevsimleri ise tamamen yok ediyor.

BM Genel Sekreteri’nden Gazze çağrısı: “Ödül değil haktır” diyerek açıkladı

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, BM Genel Kurulu’nda düzenlenen Filistin meselesine barışçıl bir çözüm bulunması ve iki devletli çözümün hayata geçirilmesi konulu Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferans’ta konuşma …

Mourinho Ali Koç’u eleştirdi! Tercüman o sözleri çevirmedi

Fenerbahçe teknik direktörü Jose Mourinho, Benfica maçının ardından çarpıcı açıklamalarda bulundu. Portekizli hoca, transfer hakkında konuşarak başkan Ali Koç’u eleştirdi. Ancak Fenerbahçe takımı tercümanının o sözleri çevirmediği ortaya çıktı. Bu durum Sarı-lacivertli taraftarlar tarafından büyük tepkiyle karşılandı.

AFRICOM’dan Rusya ve Çin’e suçlama

ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM), Rusya ve Çin’i kıtada “kötü niyetli faaliyetler” ve dezenformasyon yapmakla suçladı.

Çeşme’nin ardından Sakarya’da da içme suyu alarmı! İki ilçede kesintiler başladı

Sakarya’da son 6 ayda yaşanan kuraklık, içme suyu kaynaklarını tehdit ediyor. Sapanca Gölü’nde seviye su alma eşiğine yalnızca 5 santimetre kala, Karasu ve Hendek’te planlı su kesintileri başladı.

Ömer Şişmanoğlu’na dolandırıcılık şoku

Eski milli futbolcu Ömer Şişmanoğlu, banka hesaplarından bilgisi ve onayı dışında 9,4 milyon TL’nin menajerine aktarıldığını öğrenince şikayette bulundu. Şişmanoğlu’nun şikâyeti üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı.